‘Türkiye’nin bölgedeki gücü artar’ diyenler iyi okusun: Heybeliada Ruhban Okulu neden açılamaz

Fener Rum Patriği Bartholomeos, iki hafta kadar süren ve epey yankı uyandıran ABD seyahatini yeni tamamladı. Bartholomeos’un ve çevresinin ABD iç siyasetinde Biden yönetimine (demokratlara) yakın olduğunu, o nedenle seçim sonuçlarının Fener ve çevresinde memnuniyetle karşılanmadığını, önceki yazılarda yazmıştık.

Fener’in çeşitli vesilelerle Biden ekibine destek açıklamış olmasının yanı sıra, Fener’in Doğu Avrupa’daki Hristiyanların doğrudan ruhani lideri olma çabası (Ortodoks geleneklerine aykırı bir şekilde), ABD’de Doğu Avrupa’da nüfuz mücadelesine girmeyi savunan kesimlerin politikasıyla örtüşüyor; dahası, bu kesimler, bu siyasi çıkarları doğrultusunda, Fener’i buralarda dini alanda nüfuz mücadelesine sevk ediyordu. (daha önceden de yazdığımız üzere, ABD, 1940’ların ortalarından beridir, Doğu Avrupa’daki Ortodoks halkları etkisi altına alabilmek için, dini yöntemi de kullanıyor ve bu konuda, Fener Patrikhanesi’ni kullanmaya çalışıyor)

TRUMP’IN TAVRI FENER’İN ÇIKARLARINA TERSTİ

Biden döneminin Rusya ile zıtlaşmaya ve Ukrayna’yı bir ileri karakola dönüştürmeye dayanan dış politikası da bu açıdan, Fener’in çıkarlarına tam bir paralellik gösteriyordu. Zira, Ukrayna’yı ileri karakol haline getirme politikası, Ukrayna’daki Ortodoks nüfusun da Rus Ortodoks Kilisesi’nden (Moskova Patrikhanesi) kopartılması ve bu cemaatin Fener’e bağlanması politikasıyla paralellik içindeydi. Fener de böylelikle, Türk makamlarına karşı, “biz sadece Türkiye’deki Ortodoks cemaatin dini kurumu değil, dünyadaki milyonlarca Ortodoks’un lideriyiz” şeklindeki iddiasını güçlendirme imkanı bulmuş olacaktı. Trump’ın iktidardaki ilk aylarında Rusya’ya yönelik sergilediği uzlaşmacı tavır ise tahmin edileceği üzere, Fener’in çıkarlarına ters idi.

FENER, TRUMP İLE İLİŞKİLERİ DÜZELTİRKEN TRUMP İLE RUSYA’NIN ARASI BOZULDU

Ne var ki aradan geçen dönemde Trump yönetimiyle Rusya yönetimi arasındaki ilişkiler giderek bozuldu. Bunun dışında, Fener, ABD’deki temsilcileri aracılığıyla, Trump yönetimiyle ilişkileri onarma yoluna gitti. İşte Fener Patriği Bartholomeos’un Trump ile görüşmesi, tam da bu amacı taşıyordu.

Görüşmede Bartholomeos’un Trump’a Türkiye’deki Hristiyanların durumuyla ilgili kötüleyici ifadeler kullandığı, gerek Rum diasporasının, gerekse Yunanistan’ın pek çok yayın organında da geçiyor. Bu ifadeler, Türk basınının önemli bir bölümünde, haklı bir tepkiye neden olmuştu. Zira, bir Türk vatandaşı, Türkiye ile ilgili konuları, ABD başkanının önüne götürüp Türkiye’yi şikayet ediyordu.

CNN TÜRK’ÜN “AKLAMA” RÖPORTAJI

Bu tepkilerden sonra, CNN Türk, Bartholomeos’u aklamaya yönelik bir röportaj yaptı. Burada Bartholomeos, Türkiye’deki Hristiyanlar hakkında “zulüm” kelimesini kullanmadığını söylüyordu. Ama yine de bu röportajda, Trump’ın kendilerine, “ne zaman problemimiz varsa, kendisine iletmemizi söyledi” ifadesini kullanıyor. Yani, görüşmenin içeriğine ilişkin Türk ve dünya basınında söylenenlerin doğru olmadığını farz etsek bile, Trump’ın ona “her ne zaman sorununuz olursa, bana bildirin” demesi bile, başlı başına, Fener’in Türkiye ile ilgili Trump’a şikayette bulunduğunu ve Türkiye’deki gayrımüslimler konusunu uluslararası bir sorun haline getirme çabasında olduğunu, Trump’ın da bu konuda ona destek verdiğini ortaya koyuyor. Yani, aklama amaçlı bir röportaj bile, meseleyi örtememiş.

TRUMP’IN “OKUL” TALEBİ

Bartholomeos’un Trump ile görüşmesinden birkaç gün sonra da Trump ile Erdoğan’ın görüşmesi gerçekleşti ve burada Trump, Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması konusunu Bartholomeos ile görüştüğünü söyleyip Türkiye’den bu okulun açılması konusunda talepte bulundu.

Bilindiği üzere, Fener patrikhanesine bağlı Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu, 1971’de TBMM’nin çıkardığı kanun çerçevesinde okulun dini eğitime devam edebilmesi için bir üniversiteye veya ilahiyat fakültesine bağlanması şartı koşulduğu için ve Fener bu şartı kabul etmek istemediğinden, patrikhane tarafından kapatılmıştı. Yani, kapatan, Fener idi. Ayrıca, bu okul, cumhuriyet döneminde ilk başlarda Türk vatandaşı olan Rumlara dini eğitim verirken, Türkiye’nin dış politikada tamamen ABD’nin dümen suyuna girdiği 1950’li yılların başlarında (yani, Demokrat Parti döneminde), Yunanistan ve diğer yabancı ülke vatandaşlarını da kabul etmeye başlamış ve bu durum, Kıbrıs sorununun tırmanışa geçtiği (Kıbrıs’ta Rumların Türkleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nden dışlayıp katliamlara giriştiği) 1964’e kadar devam etmişti.

FENER’İN AMACI

Sonuçta, 1950-1969 yılları arasında Heybeliada Ruhban Okulu 225 mezun verirken, bunların sadece 38’i Türkiye vatandaşı, geri kalanı, yabancı ülke vatandaşıydı. Günümüzde bu okul tekrar kurulacak olsa, Türkiye’de kalan birkaç bin Rum Ortodoks’tan bu okulda okuyacak yirmi öğrenci, zor çıkar. Trump’ın da Erdoğan ile görüşmesinde 20 öğrenci için konuşmadığı çok açık.

Fener, bu okulu dünyadaki çeşitli Ortodoks ülkelere eğitim verecek bir kurum olarak tasarlıyor (yani, 1952-1964 yılları arasındaki haliyle) ve Türk yasalarına bağlı olmayacak bir formülün peşinde. Böyle bir kurumun faaliyete geçmesi, Fener Rum Patrikhanesi’nin dünyadaki bütün Ortodokslar’ın doğrudan dini lideri olduğu iddialarına daha kolay zemin hazırlamış olacak.

BU DURUM TÜRKİYE’NİN GÜCÜNÜ ARTIRIR MI AZALTIR MI

Türkiye’de bazıları, Türkiye’nin Fener’in önünü açarak onun dünyadaki Ortodoksların lideri olduğu iddiasını desteklemesi halinde, bunun, Türkiye’nin bölgedeki gücünü arttıracağını söylüyor.

Sadece şunu soralım: Trump’ın bu meseleye müdahil olup da Türkiye’den Fener Patrikhanesi’nin taleplerini yerine getirmesini istemeye kalkıştığı böyle bir ortamda, ABD’nin ve Fener’in istediği şekilde böyle uluslararası nitelikte bir okulu açmak ve Fener Patrikhanesi yetkililerinin Türk vatandaşı olma şartını kaldırmak, Fener’i bütün Ortodoksların lideri olarak tanımak, Türkiye’nin mi yoksa ABD’nin mi çıkarına hizmet edecektir?

RUHBAN OKULU AÇILAMAZ

ABD’nin müdahil olduğu bu ortamda, Fener’e ABD’nin istediği imkanları vermenin Türkiye’nin gücünü arttıracağına kim nasıl inanır? Ayrıca, bazıları, bu konunun Türk-Yunan ilişkileri çerçevesinde ele alınması gerektiğini savunuyor ve Türkiye’nin Ruhban Okulu konusunda yeşil ışık yakması karşılığında Yunanistan’ın Batı Trakya Müslümanları’nın haklarını gözetmesi şartının koşulmasını savunuyor. Belki iyi niyetli bir yaklaşım, ama, yanlış! Zira, Batı Trakya Müftüsü’nün, dünya Müslümanları’nın lideri olma gibi bir iddiası yok. O nedenle, Fener’e Lozan Barış Anlaşması çerçevesinde çizilen sınırlar hiçbir şartla kaldırılamaz ve Ruhban Okulu, her ne şartla olursa olsun, açılamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir