Orhan Kemal’in Edebiyatına Dair Değerlendirmeler

Yazar Abdullah Harmancı, Orhan Kemal’in edebi dili ile ilgili, “Orhan Kemal’in eserleri hayata ve okura dokunması anlamında yaramıza ilaç olabilir. Tutup da Orhan Kemal tarzı gerçekçi metinler yazalım demiyorum. Onun kahramanları sokaktan romana girivermiş gibidir. Bir adım atmış ve eşikten içeri girmişlerdir.” dedi.

“Seni Ne İhtiyarlattı?”, “Ertesi Dünya”, “Muhteris” ve “Kurmacanın Büyülü Sureti” kitaplarına imza atan yazar Harmancı, Anadolu Ajansının (AA) “Yedi İklim Dört Köşede Türkçenin Serüveni” başlıklı dosya haberleri kapsamında, Türkçenin önemli temsilcilerinden Orhan Kemal’in Türk edebiyatındaki yerine ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulundu.

Harmancı, Orhan Kemal’in en büyük gücünün içinden çıktığı ve içinde yaşadığı halka ait gözlemleri olduğunu, ayrıca halkın konuşmalarını hızlı bir şekilde kavrayarak bunu sanat eserinin gerçekliğine dönüştürdüğünü söyledi.

Orhan Kemal’in babasının 1930’da siyasi bir parti kurduğuna işaret eden Harmancı, “Babası, 1930 yılında çok partili hayata geçiş denemesinde ‘Ahali’ kelimesiyle başlayan bir parti kurar ve çok partili sistem işlemeyip partisi kapanınca yurt dışına kaçmak zorunda kalır. Bu otobiyografik bilgiden iki sonuç çıkıyor. Orhan Kemal’deki eleştirellik ve halkın yanında, halk için yazma tavrı, esasında Birinci Meclis’te vekillik yapmış babasına kadar uzanıyor. Hem eleştirellik hem de halkçılık… Orhan Kemal bu gözlemleri, bu otobiyografik malzemeyi fotografik denebilecek bir üslupla edebiyata taşıdı.” diye konuştu.

“Orhan Kemal, bir Türkçe virtüözüdür”

Abdullah Harmancı, usta yazarın herkesi kendi statüsünde ve sınıfında büyük bir inandırıcılıkla konuşturabildiğinin altını çizerek, “Orhan Kemal, bir Türkçe virtüözüdür. Halkı tanıyordu dersek ayıp olur. Zaten halktan biriydi. Muazzam bir hayat bilgisine sahipti. Realizm ve natüralizm alanındaki dünya edebiyatına ait eserleri takip etti ve bizim yerli hayatımızı bu anlatım içinde sundu.” ifadelerini kullandı.

Kemal’in “realist” ya da “natüralist” olarak tanımlanabileceğini, bununla birlikte onu en iyi anlatacak ifadenin “toplumcu realist” olduğunu aktaran Harmancı, şu bilgileri verdi:

“Orhan Kemal, tam olarak toplumcu gerçekçiliğin Çukurova yansımalarını öyküleştirdi ve romanlaştırdı. Kendi tabiriyle söyleyecek olursak o, aydınlık bir gerçekçilik peşinde idi. Burada yaşanmış olanın ön plana çıkmasından bahsedebiliriz. Köyden kente veya kentten kente göçün örneklerini onun edebiyatında bulmak mümkündür. Türkçesinde aksamalar varsa bunu şununla açıklamak gerekir. İlk kitabından ölüm tarihi olan 1970’e kadar, yani 21 senede 50’ye yakın kitap yayımlamış. Yazdıkları çok daha fazladır. Geçim endişesi ise yazarın zaman zaman istediği dil düzeyini tutturamamasına sebep olmuş olabilir.”

Yazar Harmancı, Kemal’in edebiyatının yazarın siyasal tercihleriyle oluştuğunu, edebi üretimlerini ortaya koyarken de bu durumun önemli bir etkisi olduğunu kaydetti.

Usta yazarın kendisiyle benzer siyasal pozisyonda bulunan aydınlardan farklı bir pozisyonu olduğunu dile getiren Harmancı, “Onun, bir komünist olduğunu unutmamak gerekiyor. Ülkesini okuma biçiminde elbette emeğin, sömürü eleştirisinin, ekonomik haksızlıkların, adalet arayışının payı büyüktü. Solculuk ister istemez seküler bir özü içinde barındırır. Orhan Kemal de doğal olarak dünyaya bu seküler cepheden baktı. Ama yerliydi. Ülkesine ülke insanlarının gözünden bakıyordu. Türk aydınlarında belki en çok eleştirilen yön kendi insanlarını anlayamadıkları, hatta bilmedikleri yönündedir. Hayatını, yazmadığı zamanlarda, kahvehanelerde oturarak geçirdi. Orhan Kemal’in yerliliği kendisine çok büyük bir değer katmıştır çünkü o züppelik eleştirisi yapılan garip tavırlı Türk aydınlarından çok farklıydı.” dedi.

“Orhan Kemal’in eserleri hayata ve okura dokunması anlamında yaramıza ilaç olabilir”

Orhan Kemal’in en çok etkisinde kaldığı üç yazarın Maksim Gorki, Panait İstrati ve Mihail Şolohof olduğuna işaret eden Harmancı, “Bunlara elbette Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali de eklenebilir. Orhan Kemal 1914 doğumludur ve Sabahattin Ali, daha önce Nazım’ın şiirde yaptığı toplumcu dönüşümü 1935 ve sonrasında kurmacada yapmıştı. Yani Orhan Kemal’in yazar olarak kendini aradığı dönemler… Ayrıca Hüseyin Rahmi gibi natüralist geleneğin kısmen de olsa bizdeki temsilcisi denebilecek bir yazar da onu etkiledi. Nasıl etkiledi? Bence en çok Orhan Kemal’deki diyalog başarısı, insanları konuşturma başarısı düşünülürse arkasından Hüseyin Rahmi çıkacaktır. Hüseyin Rahmi’nin eserleri kazınırsa ardından meddah geleneğimiz, gölge oyunumuz çıkar. Buradan Türk geleneksel anlatılarına uzanabiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.

Abdullah Harmancı, dünya edebiyatının hızlı bir şekilde metinselleştiğini ve bu durumun bir sonucu olarak da kendi içine kapandığını vurgulayarak, şunları aktardı:

“Kurmaca, hayata baskın geliyor. Bu bir tarz olarak burada durabilir ve buna saygı duyabiliriz. Ama yazılan metinlerin bize dokunmaması, bizi etkilememesi, bize yapay ve sentetik gelmesi bu bir tarz ile açıklanamaz. Ne yazarsanız yazın, okurun dünyasında bir iziniz olmalı ve olacaktır da. Orhan Kemal’in eserleri hayata ve okura dokunması anlamında yaramıza ilaç olabilir. Tutup da Orhan Kemal tarzı gerçekçi metinler yazalım demiyorum. Onun kahramanları sokaktan romana girivermiş gibidir. Bir adım atmış ve eşikten içeri girmişlerdir. Okuduklarımız, ister fantastik isterse başka bir türde olsun, bizde bir sıcak kan akışı oluşturmalı ve bunu yapmalıyız çünkü Orhan Kemal bunu başarmıştı.”

Harmancı, şair Attila İlhan’ın, Orhan Kemal’i sürekli olarak kahvehanelerde gördüğüne dikkati çekerek, “Daha önemlisi o, Kemal’in her zaman Haliç’te kaldığını ve konuşurken de çok dürüst ve geçim endişesi içinde bir baba gözlemlediğini söylüyor. Adana’da geçim imkanları tükenince İstanbul’a gelen ve sebze satıcılığına kadar birçok işle uğraşan Orhan Kemal, Türk aydınlarının yabancılaşmalarına benzer bir eğitim sürecini yaşamadı. Bu aydınların habitatında, farklı sebeplerle bulunamadı. Çocukluğundan itibaren daima halkın içinde yaşadı ve ‘haza halk’ diyebileceğimiz birisi oldu.” ifadelerini kullandı.

Related Posts

Meriç Demir Kahraman canlı yayında anlattı! ‘Hastalık için değil adil yargılama için tahliye istiyoruz’

Gezi parkı davasında tutuklanarak cezaevine gönderilen Şehir Plancısı Tayfun Kahraman’ın MS rahatsızlığı gündeme geldi. Eşi Meriç Demir Kahraman, MR randevusunun 3 ay sonraya verilmediğini açıklamasıyla kamuoyundan cezaevine tepki geldi. Meriç Demir Kahraman süreci SÖZCÜ TV’de yayınlanan Senem Toluay Ilgaz’ın sunduğu Öncesi Sonrası Gece programında anlattı

İran Dışişleri Bakanı’na suikast girişimi son anda önlendi: İsrail’in terör hücresi çökertildi

İranlı yetkililer, Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’ye yönelik planlanan büyük bir suikast girişiminin engellendiğini ve bu komplonun arkasındaki İsrail destekli “terör hücresi” üyelerinin yakalandığını duyurdu. Bu gelişme, Arakçi’nin Avrupa Birliği …

Özgür Özel, Ferdi Zeyrek anısına lokma dağıttı

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ferdi Zeyrek anısına lokma dağıttı.

İstanbul’un gözde parkında ortaya çıktı: Herkesin aradığı yılanı kadınlar elleriyle yakaladı

İstanbul’un göbeğinde, Kadıköy’ün en işlek mahallelerinden birinde iki haftadır ortalıkta dolaşan 1.5 metrelik yılan sonunda yakalandı. Ne belediye ne de itfaiye ekiplerinin yakalayabildiği sarı yılan, mahalleli iki kadının soğukkanlı müdahalesiyle koruma altına alındı.

Orta Doğu’da endişelendiren gelişmeler: İsrail, İran, Suriye üçgeninde neler oluyor?

Orta Doğu’da gerilim her geçen gün tırmanırken, bölgedeki aktörler arasındaki hassas denge giderek kırılgan bir hal alıyor. Son gelen haberler, İran’ın ABD askeri üslerine karşı olası bir saldırı hazırlığında olduğunu ortaya koyuyor. New York Times …

Sağlık emekçilerinden yönetmelik tepkisi

Sağlık emekçileri, “Eziyet Yönetmeliği” olarak nitelendirdikleri düzenlemeyle maaşlarının kesintiye uğradığını belirterek Ankara’da eylem yaptı. “Sağlık bir haktır, pazarlık konusu yapılamaz” diyen emekçiler, yönetmeliğin geri çekilmesini, insani ve kamusal bir sağlık sistemi talep etti.